VAN OFFSHORE GRAND PRIX

0

Van Valiliğimiz tarafından 19 Temmuz Cumartesi günü Van İskelesinde,20 Temmuz Pazar günü Edremit İskelesinde Türkiye Offshore Şampiyonası düzenlenecektir.

HABER İLE İLGİLİ AYRINTILI BİLGİLERE VAN VALİLİĞİ WEB SİTESİNDEN ULAŞABİLİRSİNİZ.

VALİ ÇAKACAK’TAN OFFSHORE ALARMI…

Van Valisi Özdemir Çakacak, Van’ın tanıtımı açısından önemli bir organizasyon olan ‘Van Offshore Grand Prıx” yarışmasının en iyi şekilde tamamlanması için tüm kurumların seferber olmasını istedi.

19-20 Temmuz tarihleri arasında Van’da yapılacak olan Türkiye Offshore Şampiyonası’na sayılı günler kala hazırlıklar son aşamaya geldi. Konuya önem veren Van Valisi Özdemir Çakacak’ta, İl Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’nde yapılan toplantıya başkanlık yaptı. İstanbul Offspor Kulübü Genel Menajeri Şakir Ünal’ın da katıldığı toplantıda Vali Yardımcıları Ömer Özcan, Mehmet Nuri Başaran, Van Belediye Başkan Yardımcısı Abdullah Çalım, Edremit İlçe Belediye Başkanı Vural Ayvaz, İl Gençlik ve Spor İl Müdürü Muzaffer Çintimar, ilgili kurum temsilcileri ve yarışmanın sponsor firmaları hazır bulundu. İl Gençlik ve Spor İl Müdürü Muzaffer Çintimar, toplantı öncesi Vali Çakacak’a organizasyondaki son durum hakkında kısa bir brifing verdi.

75 GÜN SÜRECEK MUCİZELİ UZUN VE YORUCU YOLCULUK BAŞLADI

0

Dünyada sadece Van Gölü’nde yaşayan Van Gölü’nün önemli değerlerinden İnci Kefali’nin yolculuğu başladı.Yumurtalarını sodalı tuzlu suya bırakamayan İnci Kefali,yumurtalarını bırakmak için zorlu ve uzun yolculuğa başladı.Bu yolculuk 75 gün sürmekte.Yumurtalarını tatlı sulara bırakan İnci Kefali tekrar yuvası olan Van Gölü’nün maviliklerine dönmekte.Yumurtadan çıkan yavrular kısa bir süre sonra mucizevi bir şekilde Van Gölü’nün muhteşem sularına dönmekte.İnci Kefali’nin üremesini sağlıklı bir şekilde yapması için her sene yumurtlama dönemlerinde av yasağı getirilmektedir.Bu uygulamayla İnci Kefali’nin soyunun devamı için hayati önem taşımaktadır.Van halkının ortak zenginliği olan İnci Kefali,Van’ın tanıtımında büyük yer tutmaktadır.

BAKAN ÇELİK,MÜNCİ İNCİ BİLİŞİM ANADOLU TEKNİK LİSESİNİ AÇTI.

0

Vanlı hayırsever İşadamı avukat Münci İnci tarafından yaptırılan Münci İnci Bilişim Anadolu Teknik Lisesi düzenlenen resmi törenle hizmete açıldı. Milli Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından açılışı yapılan okulun açılış törenine Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu, Van Valisi Özdemir Çakacak, Belediye Başkanı Burhan Yenigün, İşadamı Münci İnci ve çok sayıda davetli katıldı.
Renkli görüntülere sahne olan açılış töreni halkoyunları gösterisi, saygı duruşu ve istiklal marşı ile başladı. Ömrü vefa ettiği sürece bu tür hayır işlerinde elinden geleni yapacağını söyleyen Hayırsever İşadamı Münci İnci bir kız öğrenci yurdu daha yaptırmak istediğini söyledi.
Açılış programında bir konuşma yapan Bakan Çelik, bazılarının çağdaşlık lafını yaptıklarını belirterek, çağdaşlığın lafla değil icraatlarla olacağını söyledi. Kendilerinin çağdaşlığı lafla değil yaşatarak gösterdiğini belirten Çelik, “Biz vatandaşımıza çağdaşlığı yaşatıyoruz.” dedi.

Mecliste halka bir söz verdiğini ve bu yıl 3 milyar dolar yatırım yapacaklarını söylediğinde muhalefetten sesler yükseldiğini belirten Bakan Çelik, “(Sayın Bakan ne ile yapacaksınız? Kaynak gösterin dediler.) Dedim ki kaynak Türkiye’dir. Bu iş maharet ister. TOKİ ile 1 katrilyonluk anlaşma yaptık. TOKİ 2008’de bize 1 katrilyonluk okul yapacak. Biz onlara 200 trilyon lira para ödeyeceğiz. Gençlerin ve çocukların cehaletten kurtarılması gerekir. Bu sosyal sorumluluk, aydın olmanın ve kendisini başka insanlardan da sorumlu sayan insan vicdanının gereğidir. Eğitime Yüzde 100 Destek Kampanyası kapsamında, bugüne kadar Türkiye çapında, 28 bin derslik yapıldı” diye konuştu.

2007 yılında ABD’deki Brown Üniversitesinin 7. e-devlet raporunu yayınladığını bildiren Bakan Çelik, “2007 yılının sonunda Türkiye e-devlet uygulamasında, Almanya’nın da önüne geçerek dünyada 8. sırada yer aldı. Bu işin öncülüğünü yapan bakanlık, Milli Eğitim Bakanlığı’dır. Milli Eğitim Bakanlığında, ortaöğretim kurumları sınavına müracaatlar, elektronik ortamda alınıyor. Milli Eğitim Bakanlığının sadece bu işten karı, 10 trilyon Türk lirasıdır. Lafla çağdaşlık olmaz. Bazıları çağdaşlığın lafını yapıyor. Biz vatandaşımıza çağdaşlığı yaşatıyoruz. Aradaki fark budur. Çağdaşlık icraat ister. Çağdaşlık, pratik ister, uygulama ister. İşin içine yüreğinizi koymayı gerektirir” şeklinde konuştu. Çelik, kendi döneminde Türkiye’deki bilişim sektörünün yüzde 400 büyüdüğünü söyledi.

Çelik, Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı süre içinde, Türkiye genelinde okullara 600 bin adet bilgisayar gönderildiğini ve Van’a da gönderilen bilgisayar sayısının ise 5 bin adet olduğunu ifade etti. İş adamı Münci İnci ise törende yaptığı konuşmada, donanımlı bir liseyi gençlere emanet etmenin mutluluğunu yaşadığını ifade ederek, Van’da bir kız öğrenci yurdu yaptıracağını bildirdi.

Okulun açılışını Münci İnci ile yapan Bakan Çelik, daha sonra sınıfları gezerek öğrencilerle sohbet etti.

Törene katılan İstanbul Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ı öğrencilere tanıtan Çelik, Demircan’ın bu okuldaki 105 öğrenciyi tatile götüreceğini bildirdi.

TURMEPA VAN’DA

0

Deniztemiz Derneği (TURMEPA) önderliğinde başlatılan ve Milli Eğitim Bakanlığı ile Yapı Kredi tarafından desteklenen ‘Hayalinizdeki Van Gölü’ temizlik kampanyası düzenlenen bir törenle başladı.
Van İskelesi’nde, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, TURMEPA Onursal Kurucu Başkanı Rahmi Koç, Yapı Kredi Bankası Genel Müdürü Tayfun Bayazıt ve tüm TURMEPA yönetim kurulu üyelerinin de katılımıyla gerçekleştirilen tören, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı. Van Gölü’ndeki kirliliğe dikkat çekmek ve temizlenmesi için kampanya başlatmak üzere kıyı temizliği günü gerçekleştirildi. Bu çerçevede TURMEPA tarafından Van Vakfı’na bir ‘Deniz Süpürgesi’ olarak adlandırılan tekne hediye edildi.

Törende bir konuşma yapan Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, geçtiğimiz günlerde Bayındırlık Bakanı ile birlikte Van’a yaptıkları ziyarette geniş kapsamlı ve ciddi bir toplantı yaptıklarını belirterek, Van Gölü’nün kirliliğinin giderilmesi ve önlenmesi için yapılması gerekenleri masaya yatırdıklarını söyledi. Bakan Çelik, “Bugün bunlarla birlikte Deniztemiz Derneği’nin Milli Eğitim Bakanlığımız ile başlattığı bu eğitim programının Van’a uzatılmasını çok anlamlı buluyorum. Biz Milli Eğitim Bakanlığı
olarak Deniz Ticaret Odası ile birlikte Türkiye’deki denizcilik eğitimini yüzde 200 arttırdık. Deniz Ticaret Odası bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı’na büyük katkılar sağlıyor. Bu programı hep birlikte yürüteceğiz. Yaşar Kemal’in bir yazısında dediği gibi ‘Dünyanın en güzel mavisine sahip olan Van Denizi’ni yaşatmak’ için hep birlikte seferber olacağız ve bunu gerçekleştireceğiz” dedi.

TURMEPA Kurucusu ve Onursal Başkanı Rahmi Koç ise daha güzel bir zamanda Van’a gelerek deniz süpürgesinin nasıl işlediğini görmek istediğini söyledi. Koç, Van Gölü’ne sahip çıkılması için bütün Vanlılara çağrıda bulunarak, “Burası kapalı bir deniz, onun için Vanlılardan rica ediyoruz, burayı temiz tutsunlar. Bu konuda her zaman hassasiyetimiz devam edecektir. Bu işe gönül vereli 14 sene oldu. Kendimize 35 sene verdik, dolayısıyla 21 yılımız daha var ve çalışmalarımız sürüyor. Buradaki en önemli şey eğitim, eğitim, eğitimdir. Kirlettikten sonra temizlemek daha pahalıya mal oluyor, dolayısıyla kirletmemek lazım” şeklinde konuştu.
TURMEPA Yönetim Kurulu Başkanı Eşref Cerrahoğlu ise törende yaptığı konuşmada, Doğu Anadolu Bölgesi’nin denizi olarak adlandırılan Van Gölü’nün 10-15 yıl içerisinde yok olacağı uyarısında bulundu. Cerrahoğlu, 9 Mayıs 2008 tarihinde Van Gölü kıyılarına temizlemek üzere bir hareket başlattıklarını ve tüm Vanlıları bu harekete katılmaya ve devam ettirmeye çağırdıklarını söyledi. Cerrahoğlu, “Burası Avrupa’nın 5. büyük gölüdür. Doğu Anadolu Bölgesi’nin incisi olan Van Gölü bilinçsiz yapılaşma, atıklar ve koruma yapılmaması nedeniyle kaybolma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Eğer acilen önlem alınmazsa 10-15 yıl sonra Van Gölü’nün özel balığı olan inci kefalinin soyu tükenecek, Van Gölü yüzülen bir su değil, kirlilik kaynağı olacaktır” ifadelerini kullandı.

Tören sonrasında bir açıklama yapan Denizcilik Müsteşarı İstanbul Bölge Müdürü Cemalettin Şevli ise kirliliği önlemek üzere eğitim seminerleri verileceğini söyledi. Şevli, “Temizliğe deniz süpürgesi ile başladık. Bu süpürge katı ve sıvı atıkları alıyor ve kıyı boyunca Van’ın her tarafına gidiyor. Bu cihaz Van Vakfı ya da belediyeye teslim edilecektir. Bundan sonra özellikle kirliliğin olmaması için halkı bilinçlendirmek amacıyla eğitim seminerleri verilecektir.
Olumsuz hava koşulları yüzünden erken bitirilen törenin ardından Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve Van Valisi Özdemir Çakacak katılımcılara çeşitli hediyeler verdi. Ayrıca törende Van Gölü kirliliği nedeniyle ilköğretim okulları arasında düzenlenen şiir, kompozisyon ve resim yarışmalarında dereceye giren öğrencilere ödülleri verildi.

Törene Deniz Ticaret Odası Genel Başkanı Erol Yücel, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Van milletvekilleri Gülşen Orhan, Kayhan Türkmenoğlu, AK Parti İstanbul Milletvekili Ömer Dinçer, Denizcilik Müsteşarı Nasan Naimoğlu, Van Belediye Başkanı Burhan Yenigün, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, TURMEPA yönetim kurulu üyeleri ile çok sayıda vatandaş katıldı.

VAN’IN İNCİ KEFALİ BİR TABİAT HARİKASI

0

17.07.2005, MİLLİYET GAZETESİ

Van Gölü denizden 1646 metre yükseklikte. 3 bin 713 kilometrekarelik alanı kaplayan deniz gibi bir “lav seti gölü”. Suyunda bulunan mineraller sayesinde kendini temizliyor. Bu nedenle göle çevredeki yerleşim bölgelerinden akan pislikler gölü kirletemiyor. Erek, Nemrut ve Süphan Dağı ile çevrelenen gölde gezmenin zevkine doyulmuyor.
Geçen hafta sonu Garanti Bankası’nın Anadolu Sohbetleri’nin 26’ncısını izlemek için Milliyet’ten Deniz Alphan, Meral Tamer ve Kadife Şahin ile Van’a gittik. Van Gölü’nde yetişen tek canlı olan inci kefalini yedik.
Van Gölü’nün mineralli sularında canlı yaşayamıyor. Gölün sadece bir bölümünde “tabiat harikası” bir kefal türü yetişiyor. İnci kefali denilen bol havyarlı bu balık türü, çok lezzetli, az kılçıklı bir tabiat harikası. Mart ve mayıs aylarında göle dökülen tatlı sulara girip havyarını bırakıyor. Tatlı suya girerken vücudunda değişiklik oluyor. Tatlı suda yaşayabilecek yapıya kavuşuyor. Yumurtladıktan sonra gölün mineralli suyuna dönerken, vücut yapısı tekrar değişiyor. Hiçbir canlının yaşayamadığı mineralli göl suyunda yaşıyor.
Garanti Bankası’nın Anadolu Sohbetleri toplantılarının programlarına yardımcı olan A&B İletişim’in başarılı yöneticisi Sibel Asna sayesinde inci kefalini tattık.
Van’ın yöresel yemekleri olan ayran aşı, keledos, tutmaç, helise her lokantada bulunmuyor.
Van Gölü’nde tekne gezisi yapmak ve de Akdamar Adası’na ulaşmak için gemiye Van-Tatvan karayolu üzerindeki Halime Hatun Kümbeti ve Selçuklu mezarlığının bulunduğu bölgede, göl kıyısındaki Grand Deniz Turizm tesislerinin iskelesinden bindik. Gemiye binmeden deniz kıyısındaki bahçede Van peyniri, Van yağı, Van balı yiyip çay içtik. Gölü gemi ile gezerken Grand Deniz Turizm’e ait lokantanın aşçıları ve servis elemanları geminin arka bölümünde bulunan kömür mangalları üzerinde hazırlanan yöresel yemekleri bize tattırdı.

2 bin 800 yıldır ayakta kalan kitabenin önünde güneşin batışını seyrettik
Ben daha önce Van’ı dört defa ziyaret etmiştim. Ama Van’ı bir bilen ile gezmek başka şeymiş.
Bu defa, arkeolog-yayıncı Nezih Başgelen sayesinde, Urartu medeniyetinin ne olduğunu anladık.
Van Kalesi’nde önce kaya mezarlarını gördük. Kaleden “güneşi batırdık”… Ama ne “lüks bir günbatımı”… Anlatmalıyım… A&B İletişim’in organizasyonu ile Van Kalesi’nin tepesine bir masa kurulmuş. Değişik yöresel peynirler, beyaz ve kırmızı Sarafin şarabı ikram ediliyor. Elde şarap kadehi, “krallar kralı Urartu Kralı Sardur”un (MÖ 840-830 yıllarında) bundan 2 bin 800 yıl önce yaptırdığı Madır Burcu’nun duvarındaki kitabenin önünde güneşin batışını seyretmenin ne demek olduğunu anlatacağım ama bunu görmeyene, yaşamayana anlatmak zor.
Bundan 2 bin 800 yıl önce kaleyi yaptıran kralın çivi yazısı ile taş duvara kazıttığı kitabe aynen duruyor. “(Ben) Lutipri’nin oğlu, krallar kralı, bütün krallardan haraç alan Sardur(um). Ben bu taş bloklarını Alniunu kentinden getirdim. Bu burcu ben yaptım.”
2 bin 226 metre yükseklikteki Kurubaş Geçidi’nden Gürpınar Ovası’na indik. Gürpınar Kaymakamı Mehmet Ali Özkan ile Belediye Başkanı Fuat Yaşar Atam’ı tanıdık.
Onlarla birlikte Hoşap Kalesi’ni gezdik. 1653 yılında Osmanlı egemenliği döneminde Mahmudi sülalesinden Sarı Süleyman Bey tarafından yapılan kalenin ne kadar etkileyici olduğunu yazı ile anlatmak mümkün değil.
Yol üzerindeki Çavuştepe ise, Kral Sarduri’nin yaptırdığı Urartu kalelerinden günümüze kalanların en iyi durumda olanı. Çavuştepe Kalesi’ndeki küplerde 2 bin 600 yıl önce hasat edilen buğdaylar duruyor. Bundan 2 bin 600 yıl önce yapılan “tuvalet taşı” (bildiğimiz ve alaturka diye adlandırdığımız tür tuvalet taşı) var. (Bizim turistlerimiz tuvalet taşının deliğini Coca-Cola kutusu ile tıkamışlar!)

Rivayete göre Vanlı erkekler, hanımları yorulmasın diye evde kahvaltı etmezmiş
Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Nafiz Karadere, Van Gölü kıyısındaki Merit Şahmaran Oteli’nin havuzu başında bize Van’ın yöresel yemeği keledoşu, perde pilavını ve sac tavayı tattırdı. Otel müdürü Yılmaz Akbulak bana keledoşun patates, tavuk, badem, ceviz, ekmek, buğday, nohut, fasulye, çökelek, süzme yoğurt, un, yöresel otlar, tereyağı, salça ve tuz ile hazırlandığını anlattı.
Van şehri içindeki Arkeoloji Müzesi’nin binası küçük ama çok zengin bir müze. Urartu medeniyetinin hazineleri insanı etkiliyor. Van’a giden tarihi yerleri dolaşan turist, “Van’dan ne alınır?” diye sorgu sual eyliyor.
Sorgu sual eyliyor da alacak şey bulamıyor. Yöresel olarak alınabilecek tek eşya Van kilimi. Yöresel altın ve gümüş eşya satan dükkân sayısı pek az.
Ben Deniz Alphan ile gittiğim Rus pazarındaki dükkanlarda eski gümüşlerin yığılı olduğu çanakları karıştırmaktan pek hoşlandım. Karıştırdım karıştırdım da alacak bir şey bulamadım. Van işi savatlı ve üzeri pullu eski gümüş tabaka arayışındaydım. “Hoca sen onu Van’da arama… O tabaklar İstanbul’a gitti. Kapalıçarşı’da satılıyor” dediler.
İstanbul uçağına binmek için havaalanına gitmeden sabahın erken saatinde Sütçü Fevzi’de kahvaltı yaptık.
Van’ın kahvaltısı ünlü. Anlatılanlar doğru ise Vanlı erkekler, hanımları erken uyanarak yorulmasın diyerek, evde kahvaltı etmezlermiş. Bu nedenle Van’da kahvaltı servisi yapan çok sayıda dükkan var. Havalar sıcak olduğundan kahvaltı sofraları sokağa çıkmış.
Van işi kahvaltıda neler var? Önce gerçek süt kaymağı var. Yanında Van balı. Van’ın otlu peyniri var. Kavut ve murtuğa var. Kavut, kavrulduktan sonra un haline getirilen buğdayın tereyağı ile pişirilmiş şekli. Murtuğa ise, yumurtanın sade yağ ve un ile tavada kavrulmuş şekli. Van tereyağı, sahanda sucuklu yumurta, taze domates, sıcak süt, çay… Bütün bunları sabah sabah yedikten sonra insan gün boyu nasıl iş yapar? Anlamak mümkün değil…
En iyisi bu yazılanlara bakmayın. İmkanınız varsa Van’a gidin. Hem Urartu medeniyetinin ne olduğunu görürsünüz hem de Van’ın yöresel yemeklerini ve kahvaltısını tadarsınız.

Van’da hayatın ritmi farklı

0

01.03.2007, milliyet gazetesi

Van’da hayatın ritmi farklı

Urartuların eski başkenti Van’dayım. İçimden “Edremit Van’a bakar, içinden Şamran akar” türküsü geçiyor. Kalesini, gölünü, kahvaltı salonlarını turluyorum. Yürüyorum, yürüyorum; bitiremiyorum…

fturkmenoglu@milliyet.com.tr

Sadece gezdikçe öğreniyor insan. Edremit, Van’ın sayfiyesiymiş. Urartuların neredeyse 3 bin yıl önce yaptıkları su kanalının adı da Şamran’mış…
“Edremit Van’a bakar içinden Şamran akar, öyle bir yar sevdim ki her gören ona bakar” türküsünün ne anlama geldiğini anlamak için Van’a gitmek lazımmış.

4 bin yıl önce Semiramis tarafından kurulmuş
Rivayete göre şehir, günümüzden 4 bin yıl kadar önce, Asur Kraliçesi Semiramis tarafından kurulmuş. Urartulara başkent olmuş. önce Araplar, Bizanslılar ve Persler tarafından yönetilmiş. Daha sonra da Selçuklular ve Osmanlılar tarafından.
Rusların 1915 yılında eski şehri işgal etmesiyle Van’ın rengi değişmiş. İşgal iki yıl sürmüş. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla da eski şehrin 4 kilometre doğusunda yeni bir Van kurulmuş.
Bugün şehir ve göl arasındaki yol, bir zamanların meşhur İpek Yolu. Artık neredeyse bir otoban…
Şehir büyümüş. Göç almış; büyümüş, ilerlemiş, gerilemiş…
Tatvan’dan gemiyle yaklaştığımda gördüğüm manzaraya şaşırdım kaldım. Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin şehre kattığı canlılığa inanamadım.

“Kaçak çay bulunur” tabelalı kahvaltı salonları
Beş Yol’da yürüdüm. Önümde bir adam, elinde telefon, ilerliyor. Biraz zaman sonra ister istemez konuşmalarına kulak kabarttım.
– Bak güzelim, hayal kur, onda bir şey yok. Sadece hayal kurarken yapacağın işleri de ihmal etme. Sen bir güzel derslerini çalış da, yine hayallerini kur!
Böylesine ağır ve yapıcı bir terapi cümlesiyle tersim döndü. Bu şehirde, yerel şiveli ve giysili bir adamdan beklemiyordum…
Günün geri kalanında ve ertesi gün hep aynı mutluluğu duydum. Oh be, hayal kurmak ne güzelmiş meğer! Akdamar Adası’nı, müzeyi, kaleyi, kedileri, gümüşçüleri “lay lay lom” dolaştım. “Boş ver be” deyip korkusuzca yedim, “yürünmez” dedikleri her yere yürüyerek gittim. Çavuştepe’nin arkeologlara taş çıkartan bekçisi Mehmet Kuşman’ı ağzım açık dinledim. Eski camileri, hayatımda ilk kez görüyormuşçasına bir coşkuyla gezdim.
Van’da hayatın ritmi farklı. “Kaçak çay bulunur” tabelaları ile süslü kahvaltı salonları ve kahveler, enfes ballar ve peynirlerle birlikte havada bir dinginlik var sanki. Bir bilgelik, bir her şeyi olduğu gibi kabullenirlik vardı havada.
Ya da bana öyle geldi…

Ne yapılır?

Müzeyi görmeyi ihmal etmeyin. Biraz vakit ayırıp gezmek çok akıllıca olur. Yolculuk MÖ 9000’de başlıyor. Başınız dönebilir…

Kaleyi mutlaka gezin. İlk surları MÖ 840’ta inşa edilmiş.

Van Gölü ülkemizin en büyük gölü. 3 bin 700 kilometrekarelik bir alana yayılmış. Bana çok romantik geldi.

Çavuştepe’de Urartuların sarayını görün.

1662’den kalma Kaya Çelebi Camii’ni ziyaret etmenizi öneririm.

Hüsrev Paşa Külliyesi 1567’de yapılmış. Onarılmış haline ağzım açık kaldı.

Muradiye Şelalesi ve Akdamar Adası’nı mutlaka ziyaret edin. Acıklı “Ah Tamara” hikayesini anlatmayacağım, malum yerim dar. Ama mutlaka orada öğrenin, geziye romantizm katması açısından önemli bir efekt.

Şehre 55 kilometre mesafedeki Hoşap ya da Güzelsu Kalesi 1600’lü yıllarda yapılmış. Uzaktan bir ejderhayı andırıyor. Kesinlikle gitmeye değer. Çok masalsı, çok “1001 Gece”!

Sütçü Feyzi Erol Kardeşler’de kahvaltı edip Balcı Behçet’ten de bal alabilirsiniz. Bir de otlu peynir olayı var; ihmale gelmez!

Göl kenarında inci kefali yemeden olmaz.

Gümüş işçiliği çok ilgi çekici. Özellikle Atasoy Gümüş’e bir göz atmakta fayda var

VAN’DA DERİNE DALMAK

0

RADİKAL GAZETESİ

Dalgıçların, gölün derinliklerinde rastladığı mezar taşında Ermenice yazı var. Dipte yatan amforaya daha önce doğu ve güneydoğuda rastlanmamıştı.

Vurgun araştırması için Van Gölü’ne dalan ekip Ermenice bir mezar taşı görünce ortaya ‘Van Derya’ belgeseli çıktı: Nesli tükenen incikefali, peribacaları, amfora…

İSMAİL SAYMAZ (Arşivi)-RADİKAL GAZETESİ

Van Gölü’nde sualtı araştırmaları yapan bir grup dalgıç, gölün sığ sularında tanık oldukları tarihsel ve doğal mirası, belgesel haline getirdi. ‘Van Derya: Yükseklerden Derine Dalmak’ adlı belgeselde, soyu tükenmek üzere olan incikefalinin ilk görüntüleri ve ‘yeraltındaki peribacaları’ olarak bilinen ‘su dikitleri’ de var.

İstanbul Üniversitesi Sualtı Teknolojileri Bölümü Program Başkanı Yrd. Doç. Murat Egi’nin öncülüğünde bir araya gelen Boğaziçi Sualtı Araştırmaları Merkezi (BSAM) üyesi 25 genç, aslında gölün sırlarını değil, ‘Dalış Fizyolojisi ve Vurgun’u araştırıyordu.

İlk gün su altında bir mezar taşı görülünce araştırma yön değiştirdi. Çarpanak Adası’nın çevresini tarayan ekip, üzerinde Ermenice harflerin yer aldığı bir levha buldu. Ekip aynı levhayı adada da görmüştü. Mezar taşı, belki de bölgeden kaçan bir Ermeni’ye aitti. Belki de bir Ermeni, annesinin mezar taşıyla birlikte göçüyordu ki, taş denize düşmüştü…

Araştırmalar, açığa doğru kaydırıldı ve 25 metre derinlikte sürdürüldü.

Bilindiği kadarıyla suyun içerdiği ‘bazik’ oranı, ‘inci qkefali’ ve gözle görünmeyen mikroorganizmalar dışında başka bir canlının yaşamasına olanak tanımıyordu. İncikefali, Avrupa Hayvanları Koruma Birliği’nce nesli tükenmekte olan bir balık olarak ‘kırmızı listeye’ alınmıştı.
Egi’ye göre, doğal ortamında hiç görüntülenmeyen incikefali ile karşılaşmak, bir mucize sayılırdı. Egi, “Avlanma kurallarına dikkat edildiği için hem sayıları
artıyor hem de boyları uzuyor. Eskiden 13 santim olan boyları, 17 santimi bulmuş” dedi.

Sualtında 2 bin 915 dakika
Ekip, ‘vurgunu’ sınamak için daldığı derinliklerde 118 dalış yaparken, 2 bin 915 dakika sualtında kaldı. Göl derinliklerine inildikçe, tanık olunan mucizeler de artıyordu. İlk olarak bir ‘amfora’yla karşılaştılar. Ekipteki şaşkınlık, İstanbul’da da sürmüştü.

Amforayı inceleyen uzmanlar, “Bu bir ilk” demişti. Çünkü, eski çağlarda tahıl, şarap ve zeytinyağı taşınmasında kullanan küplere, daha önce Doğu ve Güneydoğu’da rastlanmamıştı. Akdeniz ve Orta Anadolu’da rastlanan amforaların, ticari ilişkiler sonucu bölgeye taşındığı tahmin ediliyordu. Ancak Urartulara ait olmadığı ortadaydı.

Canavar değil dinozor
‘Vurgun’ olasılığı giderek azalırken, bu kez de ‘su dikitleri’yle karşılaştılar. Egi, ‘mikrobiyalit’ adı verilen su dikitlerinin, ‘sualtındaki peribacaları’ olarak da bilindiğini anımsatıyor. Ender rastlanan sualtındaki peribacalarının, gölün kimi bölgelerinde 40 metreye kadar ulaştığını
belirten Doç. Egi, “Bu uzunluktaki dikitler, yalnız Van Gölü’nde bulunuyor. Biz iki-üç metre uzunluğundaki dikitleri görüntüleyebildik” dedi. Egi, su dikitlerinin çağlar boyunca oluştuğunu söyledi ve ekledi:

“Van Gölü, belki ‘canavar’ doğurmadı. Ama ‘dinozor’ gibi yaşlı olduğu açık. Artık görev, bilim adamlarının.”

İstanbul’a dönen ekip, tanık oldukları ihtişamı belgesel haline getirmek için kolları sıvadı. Bu, Van’ın derinliklerini işleyen ilk belgesel olacaktı.

‘Vurgun yemedik’
Projenin eğitmen dalıcısı ve yönetmeni Togay Şenalp, “Hiçbirimiz vurgun yemedik. Dikkatli davranıldığında, yenmeyeceğini de gösterdik. Ayrıca, Van Gölü’nün derinliklerini bilim adamlarına açtık” dedi. Ekibin attığı her kulaç, Van Gölü’nün bilinmeyen yüzünü aydınlığa kavuşturmuştu. Ve baştan sona, ‘el emeği göz nuru’ bir belgesele imza atmışlardı. Belgeselin müziklerini de Şenalp hazırladı.

Evliya Çelebi, bundan asırlar önce Van Gölü’ne ‘Van Derya’ demişti. ‘Göl’ demek, hem Çelebi’ye hem de kendilerine haksızlık olacaktı.

Bu, ‘Van Derya’da ‘Yükseklerden Derine Dalmak’tı. Ve ışıklar söndü…